Gerçek Forum'a Hoşgeldiniz!..
  vuslata yürüyüş
 
MySpace Codes

---------------------- esad avnioğlu ----------------------------------

                            esadturk@hotmail.com

haydi gül!

 

Ruhumdaki ateşi yakan gül,

Son bir kere,ne olur haydi gül!

Güller açsın gene pembe yanağında,

Son bir kere ne olur haydi gül...

****************************

Her sabah yanımda olamasan da,

Gönlünü gönlüme koyamasan da,

Bir buseyle hoplatamasan da,

Son bir kere  ne olur haydi gül...

***************************

Zamanın çarkında ne çabuk eridik,

Belki de ayrılığı hiç bilmeyecektik,

Ağlasak ta,ama hep beraber gülecektik,

Son bir kere ne olur haydi gül...

*****************************

Dumanlı havalar doldururken fersiz gözümü,

Son ışığımda söndü,karanlık sardı özümü,

Sana kavuşma hasretiyle yanan gönlümü,

Son bir kere ne olur haydi gül.

                                                                    18.01.2000

BURASI BAŞKA DÜNYA

 

Düşüncenin özüne indin mi hiç?

Duygularınla uçtun mu Kaf Dağına?

Bir gülün kayaları silercesine kovaladığını,

Bir ateşin alev alev bedenini sardığını,

Ama yakmadığını!..

Gördün mü hiç?.........................

Burası başka dünya!!!

Gülleri kayaları delerken,ateşleri yakmaz,

Kaf Dağ’ında kimseye neden diye sorulmaz.

Anlayabilir misin?

Bir arının zehirden bal çıkardığı,

Bülbüllerin güllere meydan okuduğu,

Kelebeklerin sarhoş sarhoş uçtuğu,

Nefretin olmadığı,kavganın bilinmediği,

Sadece sevgi,sadece aşkın teneffüs edildiği,

Adâvetin sıratta kaldığı bir dünyayı,

Duydun mu hiç?............................

Burası başka dünya!!!

Zehirleri bal,öfkeleri aşk,

Nağmeleri sevgi,kavgaları oyun,

Nefretleri hasret,

Yapabilir misin?.

Burası başka dünya...

                                            28.01.2000

         ben varım

 

Gözlerim raks ederken martılarla,

Yüreğimde ince meltemler eser.

Umutlarım istikbâl gemisinde yüzerken,

Önümü hain dalgalar keser.

 

Yürümekten aciz iken,gönlüm fezalarda,

Binbir derdi yüklenmiş başım hala semada,

Şimşek gibi çakıp,bembeyaz bulutlarda,

Yağmur hızıyla toprakta ölürüm.

 

Ölümüm baharın gelişidir tabiaatta,

Her gülün kızıllığında ben varım,

Solsam da her güz,gözlerde ki yaşta,

Her maşukun gülüşünde ben varım.

                                28.04.2000

                               ben

 

Sensiz bir dünyanın ızdırabını ruhuma kaydederken,

Bir yıldızı da alıp semâdan,yüreğimde kaybederken,

İlkbaharın ılık rüzgarında derinlere dalıp giderken

Durmuyor gözyaşlarım,ağlıyorum ben.....

************************************************

Sen düşünce aklıma nedense dünyam silinir,

Gözlerinin içine bakıpta yazdığım şiirler,önümde dizilir,

Ummanlar kadar geniş gönlüm,bir mumun ateşinde erir,

Yan ey gönlüm,sabredemiyorum ben...

*******************************************

Gözyaşlarım hayat nakışını işlerken solgun yanağıma,

Ab-î hayat olur,güneşin solduğu her gün bana,

Bir filiz gibi yükselir hasret kaplar bütün ruhuma,

Ölümü öldürüp,vuslatı istiyorum ben...

*******************************************

Vefasız bir dünyanın bahtsız adamıyım ben,

Kör bir günün karanlık akşamıyım ben,

Kimsesizler yurdunun inatlaşmış bekçisiyim ben,

Hayatı,hayatsızlara verdim gidiyorum ben....

                                                   11.05.2000

        BİR RÜYA

Seher yeli es,es batıdan doğuya,

Beni benden alıpta vuruver bir kuytuya,

Gözlerim onun ışığıyla kamaşsın,

Sonra bütün yapraklar üzerimize yağsın...

*************************

İkiler bir olsun,toprak yansın ateşten,

Bir tohum ki yeşersin,en güzel sedeften,

Yıllar geçsin de hiç batmasın burda güneş,

Ey hasret rüzgarı,bu rüya on dünyaya eş...

*************************

Ağaçlar çığlıklarla silkelensin,

Bir kuş gibi ruhumuz bulutlara yükselsin,

Her yıldırımda yenilensin bu rüya,

Hiç uyanmayalım batsa da kör dünya...

                                   12.12.2000

      HAYATIMIN IŞIĞI

 

Aşıklar şiire dökerlermiş aşkını,

Kelimeleri süslerler yakın ederlermiş ırağı.

En içli şarkılar onların yüreğinde bestelenmiş,

Mecnunları çöllerde gezmiş,Ferhadları dağları delmiş.

Yıllar geçse de unutulmamış Leyla,Şirin daha da güzelleşmiş,

Sonraki aşıklar hep bunlara benzetilmiş...

Ey ismini andıkça yüreğimi kanatan gönül,

Bir ümidim olsaydı küçücük,sana kavuşmaya,

Ne çöller bırakırdım tenha,ne dağ ne de derya.

Rüzgarı keman gibi çalar,çölleri bestelerdim,

Güller diyarının bülbüllerini dünyadan silerdim.

Sazlar senin şarkının sadasıyla coşarken,

Aşıklar sarhoş olurdu bu yanık nağmeleri okurken.

Bu ahenkle mutlulukta uçarken küçücük dünyam,

Bir ruh uçuverdi semaya,karardı bütün hülyam.

Ey gidişiyle hayatımı söndüren gönül,

Bir dünya ki sensiz olmuş ben neyleyeyim,

Uçan kuşlara mı,mağrur dağlara mı ferman eyleyeyim,

Sensizlik sessizlik oldu vay halime,

Duvarlar konuşur oldu,yaralar açar gönlüme.

Artık geceler soğuk,sular soğuk,hayat soğuk,

İsmini haykırsam gelir misin her nefes her soluk.

Ne bahtsızım ki Mecnun olsam Leylam yok,

Dağları delik deşik etsem Şirin’imden haber yok.

Ney gibi içten içe yanarken ahir ömrümde,

Her dem yanarım kimse görmez ki,ateş özümde.

Birkaç resmin bir de hatıraların kaldı geride,

Saçlarıma karlar yağıyor kabrini her ziyaretimde.

Hey cananı canımdan bile kıskandığım gönül,

O gün Rabb’imden seni isteyeceğim,

Sıratın üstünde en güzel düğünümü edeceğim...

                                   15.10.2001

ÖĞRETMENLER GÜNÜ BUGÜN...

Öğretmenler günü bu gün,

Ellerimde gene güller ve karanfiller,

Yüreğimde  sabırsız bir sevgi çağlayanı,

Sevmenin ve sevilmenin coşkusu,

Lakin…

Lakin başım önde,mahzun ve kederli,

Güller kadar yanmış yüreğim elemli,

Sensizliğin acısı var ya gönül,

Sessizliğin yürek yakan çığlığı...

Yolların boz rengi,

Duvarların alaycı dili,

Çiçeklerin  öksüzlük feryadı,

Güllerin isyanı...

Sensizlik var ya gönül,sensizlik..

Ve sessizlik,

Aah kara bahtlı alın yazım,

Sabra tahammülü kalmayan yüreğim,

Güllerin elimde kalan gözyaşları,

Karanfillerin seni çağıran kokusu,

....

Ben gene de bir buket yapıp,

Vazoya koyuverdim güllerle karanfilleri,

Hani sen varmış gibi,

Ama inanmadı ne güller ne karanfiller,

Ve sessizlik...

Alışmıştı çiçekler her sene,

Senin elinden su içmeye,

Kalbinden beslenmeye,

Güller gülücüklerinle yanmaya,

Karanfiller nefesinden misklenmeye,

Alışmıştık gönül her sene,

Sana ve sevgi dolu yüreğine,

…..

Gül bahçesinde bülbül olurdum sana,

En güzel nağmeleri mırıldanırdık hep birlikte,

Duvarlar bizi dinlerdi o zaman,

Sessizliğe sendin engel,

Yollarla konuşmazdım,

Yağmurlara küsmezdim,

Ama sensizlik var ya gönül,

Ve sessizlik...

Bu gün öğretmenler günü,

Ve bir öğretmen mahzun,

Bir öğretmen üzgün

Yüreğinden vurgun...

            24 Kasım 2001

 

 
  Bugün 19624 ziyaretçi (54872 klik) kişi burdaydı!  
 
İnsan ruhu yaşlı doğar ve giderek gençleşir, bu yaşamın komedisidir. İnsan bedeni ise genç doğar ve giderek yaşlanır, bu ise yaşamın trajedisidir. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol